yazı yazmayı becerebilmek
30 Ağustos günü bu tweeti atmıştım. Siteyi VCard haline dönüştürsem mi blogu kapatsam mı soruları her daim aklıma geliyordu. Fakat diğer blog yazarlarına bakıp 5–6 sene önceki kayıtlarını görmek, beni biraz iştaha getiriyor, dursun bakalım diyordum. Hiç olmadı yazılım konusunda karşılaştığım hataların loglarını tutar bir daha karşılaşırsam hem bana kolaylık olur, hemde başka karşılaşanlara da belki bir faydamız olur diye nitelikli yazı yazmasam da hata kayıtları, kod örnekleri için kapatmamıştım.
İki ay kadar önce İngilizce’mi geliştirmek için Medium’dan gelen maillerin arasından şu 1000 kelime hayatımı nasıl değiştirdi yazısını okumaya çalışıyordum, ortağım Rıza’ya biraz bahsedince Türkçe çevrisini kendisinin okuduğunu söyledi, bir aratıp okuyup iyiymiş demiştik.
Üzerinden çok geçmedi Fırat Demirel’in Her gün Elli Kelime yazısı geldi. Fırat’ın yılbaşında 2016 hedefleri ile alakalı yazısına da imrenip kendim için bir hedef listesi oluşturdum 2 gün boyunca, nihayete erdiremeden oda taslaklar listesindeki güzide yerini aldı..
Hasan Yaşar’ın yazma ile alakalı Yazmanın gücü, haydi sen de yaz yazısını okurken aklıma şöyle bir soru geldi, Yazmış olmak için yazmak mantıklı mı ? Yani bana ve okuyana ne katacak.. En başa dönmüştüm ne anlatabilirim, yani bana göre günler standart geçiyor, her gün işe gidip akşama kadar yarı boş, yarı dolu işlerle uğraşıp kafayı şişirip geliyordum. Yani bu blogu okuyacak olan okuyucu heyecanlandıracak çok fazla şey yaşamıyorum gibi düşünüyordum. Fırat’tan sonra Hasan abiden de yazma ile alakalı aynı minvalde bir yazıyı görünce ilk etapta içimden “herkes yazsın o zaman, kalitesiz yazılarla internet çöplüğe dönüştürmeye devam edelim” diye geçirdim, hatta eleştirel tarzda bunu bloga yazayım diye planladım aradan çok geçmeden, ilk yazıdaki çöp yazılardan kaliteli içerik elde etmek olgusu zihnimde canlandı. Acaba benim yazı yazmama konusundaki bahanelerim ne diye biraz düşündüm;
1.Tembellik, iş yerinde işlerimizi söz verdiğimiz tarihte teslim edemiyoruz ki buraya vakit ayıralım değil mi ?
2.Ne yazayım canım; oysa yazılacak o kadar çok şey var ki, düşünen bir varlığız gün içerisinde beynimizi siyasetten, spora, mesleğimizden, dini ve ahlaki konulara kadar ne kadar fazla şeye yoruyoruz. Yazacak hiç mi bir şey yok.
3.Beğenilmeme korkusu, sanırım bu bizim tarafımızı biraz daha etki altına almış gibi, Blogun sloganı olarak “Bırak dağınık kalsın” seçmiştim zamanında. Sebebi ise iyi bir iş yapayım diye düşünmekten, hiç birşey yapamadığımı az biraz fark ettiğim içindi. Yine rastladığım bazı bloglarda “bazen saçmalayabilirim” gibi notlar düşüyor arkadaşlar, bu saçmalama kelimesinin arkasında da aynı korku var kanımca.
Madem bahaneleri ortaya koyduk, bunlara kendimce bir çare bulup bu yazıyı bitirelim.
Tembellik konusu iş hayatımda da yaşadığım en büyük sorunlardan biri tam ismi tembellik mi bilemeyeceğim ama elimde yapacağım bir yapılacaklar listesi “to-do list” yoksa en değerli sermayem olan zamanımı boş bir kağıdı buruşturup çöpe atarcasına, ne-nasıl sorularına koca bir hiç cevabı vererek harcıyorum. Mesela zinciri kırma yazısı ile tanıştığım dontbreakthechain.com’u 15 gün kullandım, 15 gün boyunca sabah sporu yapabildim ama zinciri bir kırdın mı gerisi gelmiyor. To-do list önemli hacılar… yazmak bundan böyle to-do listimizde
Ne yazmalıyım ve beğenilmeme korkusunu beraber işleyelim; spor, siyaset, felsefe, din vs. bir çok konuda yazmak mantıklı gelmiyor, insan bir alanda uzmanlaşmalı ve alanı üzere yazılar yazmalı ki faydalı olsun, alan dışı yazılar yazamaz mıyız, klavye bende olduğu sürece saçmalamak serbest, bırak dağınık kalsın buralar..